İTB'de tarımsal gündemler analiz edildi
İzmir Ticaret Borsası Mart Ayı Olağan Meclis Toplantısı video konferans aracılığıyla ve Meclis üyelerinin geniş katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantının ana gündemi Ekonomik Reform Paketi, Birleşik Krallık Serbest Ticaret Anlaşması, dökme zeytinyağına ihracat yasağı ve tarımsal üretimde yeterlilik oldu
01 Nisan 2021 - 22:17
İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, iş hayatında kısa değil uzun vadeli düşünmeyi, paniğe kapılmamayı öğrendiklerini belirterek, yaşananları birer sınav olarak görüp, her türbülanstan kaslarımızı daha da güçlendirmiş olarak çıkmaya gayret ediyoruz. Koşullar ne olursa olsun odağımızı korumamız çok değerli
Reform paketi, ekonomimizin yeniden yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyüme hedefine yönelmiş olduğunu gösteriyor. Dalgalanmanın önümüzdeki günlerde durulmasıyla reform paketiyle ortaya konulan bu yaklaşımın öncelikle üretime ve ihracata; dolayısıyla da istisnasız her kesime olumlu şekilde yansıyacağına inanıyorum
Reform paketinin tarım alanında öne çıkan başlıklarının da gündemde yeteri kadar yer almadığının altını çizen Kestelli, “Bu konuda da tarımsal üretim planlamasına katkı sağlamak, üretimde öngörülebilirliği artırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için sözleşmeli tarımın geliştirileceğinin ilan edilmesi son derece olumlu. Bu, Borsa olarak bizim de ısrarla savunduğumuz ve elimize taşın altına koymaya hazır olduğumuz bir konu. Pakette ayrıca tarlada ve hallerde kalan taze meyve ve sebzeleri piyasaya kazandıracak yeni mekanizmalar geliştirilmesi, bu amaçla Dijital Tarım Pazarı DİTAP’ın etkin kullanılması öne çıkıyor. Sebze-meyve zayiatını azaltmak için soğuk zincir oluşturulmasına destek verilmesi, Hal Yasası teklifinin kısa zamanda Meclis'e sunulacak olması da olumlu vaatler arasında.” Dedi
Türkiye ile Birleşik Krallık arasında, 1 Ocak 2021 itibariyle yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması’nın ülkemiz adına son derece önemli bir adım olduğunu vurgulayan Kestelli, “16 milyar doların üzerinde dış ticaret hacmi ile en büyük beşinci ticaret partnerimiz olan Birleşik Krallık, aynı zamanda en fazla net dış ticaret fazlası verdiğimiz ülkeler arasında yer alıyor. İhracatımız 11 milyar dolar, ithalatımız ise 5 milyar dolar seviyelerinde. Tarımsal ticaret hacmimiz ise 604 milyon doları ihracat, 181 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 785 milyon dolar. İmzalanan Serbest Ticaret Anlaşması büyük ölçüde sanayi sektörünü kapsayan Gümrük Birliği’nin bir devamı niteliğinde. Geçtiğimiz günlerde yapılan tanıtım toplantısında TOBB Başkanımız, Türkiye’nin yakın zamanda tarım ve hizmet sektörlerini de içeren daha kapsamlı bir yeni nesil serbest ticaret anlaşması imzalamak istediğini vurgulamıştı. Böyle bir gelişme 70 milyar doların üzerinde tarımsal ürün ithalatı olan Birleşik Krallık pazarından çok daha yüksek pay almamız anlamını taşıyor.” diye konuştu
Ticaret Bakanlığı tarafından dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına 31 Ekim 2021 tarihine kadar yasak getirildiğini söyleyen Kestelli, “Bu yasağın temel gerekçesi dünyada salgın döneminde ciddi oranda artan bitkisel yağ fiyatları oldu. Yurtiçi tüketici fiyatlarında da pandemi döneminde yüzde 60 civarında artış oldu. Ancak bu dönemde zeytinyağındaki artış yüzde 35’te kaldı. Ülkemizde bu sezon ihraç edilebilir 50-60 bin ton civarında zeytinyağı olduğu tahmin ediliyor. Bunun yarısına yakını kutulu, ambalajlı ihraç edildiği için yasak kapsamında değil. Bu karar ile ihracatın sürdürülebilirliği olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle, söz konusu yasak ile ilgili kararın Bakanlıklarımız tarafından tekrar değerlendirileceğini ümit ediyoruz.” ifadesini kullandı
İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkan Yardımcısı Ömer Gökhan Tuncer ise ekonominin sadece para kazanmak, harcamak, kar veya zarar etmekten ibaret olmadığına dikkati çekerek, “Ekonomi, üretmek ve bölüşmektir. Bu iki kavram, bir ülkenin üretimde kendine yeter olması gerektiğinin neden bu kadar önemli olduğunu açıklıyor aslında. Basitçe düşünürsek üretimin olmadığı yerde bölüşecek bir şey de olmaz. Pandemi döneminde üretimde kendine yeterliliğin ne kadar önemli olduğuna hepimiz şahit olduk. Öyle ki, dünyada gıda fiyatları son yılların en yüksek seviyelerine çıktı. Kimi ülkeler ihracata kısıtlamalar getirirken kimi ülkeler yurtiçi üretimi destekleyecek yeni politikalar geliştirdi. Türkiye olarak üretim potansiyeli en yüksek olan sektörümüz tarım ve hayvancılık olmasına rağmen milli gelirimize bu sektörden yeteri kadar katkı sağlayamıyoruz. Doğru politikalar ve iyi bir planlama ile bu potansiyeli kullanabiliriz.” Dedi
Türkiye İstatistik Kurumu’nun bu ay yayınlanan bitkisel üretim tablolarının bazı gerçekleri önümüze koyduğunu vurgulayan Ömer Gökhan Tuncer, “Örneğin tahıl grubunda ihtiyacımıza yetecek miktarda üretim yapamıyoruz. Verilere göre yurtiçi üretimin yurtiçi talebi karşılama oranı yüzde 87,8 çıktı. Toplam tahıl üretiminde en büyük paya sahip olan buğdayın yeterlilik derecesi yüzde 89,5, yem sanayinin en önemli girdilerini oluşturan arpanın yeterlilik derecesi yüzde 94,8, mısırın yeterlilik derecesi yüzde 75,5, soyanın yeterlilik derecesi ise sadece yüzde 4,7 olarak gerçekleşti. Tahıllarda hal böyleyken sebze ve meyve üretiminde tam tersi durum var, yani yeterliliğimiz çok yüksek. İncir ve fındık gibi ürünlerde yeterlilik yüzde 500’ün üstündeyken, muz ve ceviz gibi ürünlerde bu oran yüzde 70 seviyelerinde. Yağlı tohumlarda ise dengesizlik var. Türkiye, ürettiğinden çok daha fazlasını ithal ediyor. Benzer durum pamuk için de geçerli. Görüyoruz ki üretim potansiyelimiz oldukça yüksek ancak üretimde yeteri kadar iyi değiliz. İyi bir planlamanın neden önemli olduğunu bu verilerle açıklamak istedim. Gerek ekonomik açıdan gerekse toplumumuzun yeterli ve dengeli beslenmesi açısından sürdürülebilir üretim modellerini hayata geçirmek zorundayız.” diye konuştu
Tuncer, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu döneme ayak uydurmak ve uzun vadeli politikalarla öncelikli olarak yurtiçi üretimi korumak büyük önem arz ediyor. Pandeminin ‘güçlü devletler’ düşüncesini öne çıkarttığını görmekteyiz. Unutulmamalıdır ki, tarımsal üretimi ve tarıma dayalı sanayisi güçlü olan ülkeler, ekonomik durgunluk dönemlerinde ayakta kalabilmek için çok daha iyi bir konumda olacaktır
Reform paketi, ekonomimizin yeniden yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyüme hedefine yönelmiş olduğunu gösteriyor. Dalgalanmanın önümüzdeki günlerde durulmasıyla reform paketiyle ortaya konulan bu yaklaşımın öncelikle üretime ve ihracata; dolayısıyla da istisnasız her kesime olumlu şekilde yansıyacağına inanıyorum
Reform paketinin tarım alanında öne çıkan başlıklarının da gündemde yeteri kadar yer almadığının altını çizen Kestelli, “Bu konuda da tarımsal üretim planlamasına katkı sağlamak, üretimde öngörülebilirliği artırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için sözleşmeli tarımın geliştirileceğinin ilan edilmesi son derece olumlu. Bu, Borsa olarak bizim de ısrarla savunduğumuz ve elimize taşın altına koymaya hazır olduğumuz bir konu. Pakette ayrıca tarlada ve hallerde kalan taze meyve ve sebzeleri piyasaya kazandıracak yeni mekanizmalar geliştirilmesi, bu amaçla Dijital Tarım Pazarı DİTAP’ın etkin kullanılması öne çıkıyor. Sebze-meyve zayiatını azaltmak için soğuk zincir oluşturulmasına destek verilmesi, Hal Yasası teklifinin kısa zamanda Meclis'e sunulacak olması da olumlu vaatler arasında.” Dedi
Türkiye ile Birleşik Krallık arasında, 1 Ocak 2021 itibariyle yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması’nın ülkemiz adına son derece önemli bir adım olduğunu vurgulayan Kestelli, “16 milyar doların üzerinde dış ticaret hacmi ile en büyük beşinci ticaret partnerimiz olan Birleşik Krallık, aynı zamanda en fazla net dış ticaret fazlası verdiğimiz ülkeler arasında yer alıyor. İhracatımız 11 milyar dolar, ithalatımız ise 5 milyar dolar seviyelerinde. Tarımsal ticaret hacmimiz ise 604 milyon doları ihracat, 181 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 785 milyon dolar. İmzalanan Serbest Ticaret Anlaşması büyük ölçüde sanayi sektörünü kapsayan Gümrük Birliği’nin bir devamı niteliğinde. Geçtiğimiz günlerde yapılan tanıtım toplantısında TOBB Başkanımız, Türkiye’nin yakın zamanda tarım ve hizmet sektörlerini de içeren daha kapsamlı bir yeni nesil serbest ticaret anlaşması imzalamak istediğini vurgulamıştı. Böyle bir gelişme 70 milyar doların üzerinde tarımsal ürün ithalatı olan Birleşik Krallık pazarından çok daha yüksek pay almamız anlamını taşıyor.” diye konuştu
Ticaret Bakanlığı tarafından dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına 31 Ekim 2021 tarihine kadar yasak getirildiğini söyleyen Kestelli, “Bu yasağın temel gerekçesi dünyada salgın döneminde ciddi oranda artan bitkisel yağ fiyatları oldu. Yurtiçi tüketici fiyatlarında da pandemi döneminde yüzde 60 civarında artış oldu. Ancak bu dönemde zeytinyağındaki artış yüzde 35’te kaldı. Ülkemizde bu sezon ihraç edilebilir 50-60 bin ton civarında zeytinyağı olduğu tahmin ediliyor. Bunun yarısına yakını kutulu, ambalajlı ihraç edildiği için yasak kapsamında değil. Bu karar ile ihracatın sürdürülebilirliği olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle, söz konusu yasak ile ilgili kararın Bakanlıklarımız tarafından tekrar değerlendirileceğini ümit ediyoruz.” ifadesini kullandı
İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkan Yardımcısı Ömer Gökhan Tuncer ise ekonominin sadece para kazanmak, harcamak, kar veya zarar etmekten ibaret olmadığına dikkati çekerek, “Ekonomi, üretmek ve bölüşmektir. Bu iki kavram, bir ülkenin üretimde kendine yeter olması gerektiğinin neden bu kadar önemli olduğunu açıklıyor aslında. Basitçe düşünürsek üretimin olmadığı yerde bölüşecek bir şey de olmaz. Pandemi döneminde üretimde kendine yeterliliğin ne kadar önemli olduğuna hepimiz şahit olduk. Öyle ki, dünyada gıda fiyatları son yılların en yüksek seviyelerine çıktı. Kimi ülkeler ihracata kısıtlamalar getirirken kimi ülkeler yurtiçi üretimi destekleyecek yeni politikalar geliştirdi. Türkiye olarak üretim potansiyeli en yüksek olan sektörümüz tarım ve hayvancılık olmasına rağmen milli gelirimize bu sektörden yeteri kadar katkı sağlayamıyoruz. Doğru politikalar ve iyi bir planlama ile bu potansiyeli kullanabiliriz.” Dedi
Türkiye İstatistik Kurumu’nun bu ay yayınlanan bitkisel üretim tablolarının bazı gerçekleri önümüze koyduğunu vurgulayan Ömer Gökhan Tuncer, “Örneğin tahıl grubunda ihtiyacımıza yetecek miktarda üretim yapamıyoruz. Verilere göre yurtiçi üretimin yurtiçi talebi karşılama oranı yüzde 87,8 çıktı. Toplam tahıl üretiminde en büyük paya sahip olan buğdayın yeterlilik derecesi yüzde 89,5, yem sanayinin en önemli girdilerini oluşturan arpanın yeterlilik derecesi yüzde 94,8, mısırın yeterlilik derecesi yüzde 75,5, soyanın yeterlilik derecesi ise sadece yüzde 4,7 olarak gerçekleşti. Tahıllarda hal böyleyken sebze ve meyve üretiminde tam tersi durum var, yani yeterliliğimiz çok yüksek. İncir ve fındık gibi ürünlerde yeterlilik yüzde 500’ün üstündeyken, muz ve ceviz gibi ürünlerde bu oran yüzde 70 seviyelerinde. Yağlı tohumlarda ise dengesizlik var. Türkiye, ürettiğinden çok daha fazlasını ithal ediyor. Benzer durum pamuk için de geçerli. Görüyoruz ki üretim potansiyelimiz oldukça yüksek ancak üretimde yeteri kadar iyi değiliz. İyi bir planlamanın neden önemli olduğunu bu verilerle açıklamak istedim. Gerek ekonomik açıdan gerekse toplumumuzun yeterli ve dengeli beslenmesi açısından sürdürülebilir üretim modellerini hayata geçirmek zorundayız.” diye konuştu
Tuncer, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu döneme ayak uydurmak ve uzun vadeli politikalarla öncelikli olarak yurtiçi üretimi korumak büyük önem arz ediyor. Pandeminin ‘güçlü devletler’ düşüncesini öne çıkarttığını görmekteyiz. Unutulmamalıdır ki, tarımsal üretimi ve tarıma dayalı sanayisi güçlü olan ülkeler, ekonomik durgunluk dönemlerinde ayakta kalabilmek için çok daha iyi bir konumda olacaktır
FACEBOOK YORUMLAR