Madencilik Tarım Alanlarını ve İçme Suyu Havzalarını Tehdit Ediyor
TEMA Vakfı 2019 Temmuz ayından bu yana 2 bin 685 noktaya maden ihalesine çıkıldığını ve ihaleye çıkarılan alanların toplamının Kayseri ilinden daha büyük bir alana denk geldiğini belirten TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç; “Madencilik faaliyetlerinden kanunlarla korunan tek bir doğa koruma alanının olmadığı ülkemizde, ihaleler, doğa, tarım ve yaşam alanlarını tehlike altına atıyor” dedi
04 Eylül 2020 - 22:10
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2019 yılının Temmuz ayından bu yana 2 bin 685 noktada maden ruhsatı ihalesine çıktı. TEMA Vakfı ise ihale alanlarının büyük bölümünün korunan alan, birinci sınıf tarım alanı, büyük ova, mera ve içme suyu havzası gibi Türkiye’nin bugünü ve geleceği için canlı tür çeşitliliğinin, tarımsal üretimin ve içme suyu ihtiyacının teminatı olan alanlarda olmasına dikkat çekiyor. Vakıf, ihale edilen bu alanlarda madencilik faaliyetlerinin başlaması halinde pek çok bölgede doğal yaşamın, insan yaşamının ve tarımsal üretimin devamlılığının mümkün olmayacağını vurguluyor
Madencilik faaliyetlerine karşı kanunlarla korunan tek bir doğa koruma alanı dahi bulunmuyor
İhaleye çıkarılan alanların toplamının Kayseri’den daha büyük bir alanı kapladığını ifade eden TEMA Vakfı, ihalelerin belli alanlarda yoğunlaşmasının doğal varlıklar, tarım alanları ve içme suyu havzalarıyla ilgili kaygıları artırdığını belirtti. Öyle ki tespit edilebilen rakamlara göre sadece geçen bir yılda Sivas’ta 135, Kütahya’da 106, Maraş ve Antalya’da 86, Afyon’da 69, Muğla’da 64, Elazığ ve Uşak’ta ise 56 alanda maden ihalesine çıkıldı
MAPEG ihalelerinin büyük bölümünü kömür ve metalik madenciliğin yapıldığı IV. Grup madencilik ruhsatları oluşturuyor. Her iki tür madencilik faaliyeti de geniş alanlarda doğal alan, toprak ve su yıkımına neden olan ve kontrolü zor olup kirlilik yaratan uygulamaları içeriyor
Deniz Ataç: Yaşanan değişikliklerle her defasında daha fazla doğa ve tarım alanı, su varlığı ve kültür mirası madencilik faaliyetlerine açık hale getirildi. Bugün maalesef ülkemizde kanunlarla madencilik faaliyetlerinden korunan tek bir doğa koruma alanı, tarım alanı ya da içme suyu havzası bulunmuyor
Mevcut maden mevzuatı; tüm doğal yaşam alanlarını, gıda güvencemiz olan tarım ve mera alanlarını, anayasa ile koruma altına alınan ve temel bir insan hakkı olan sağlıklı bir çevrede yaşama ve temiz suya ulaşma hakkını tehdit ediyor. Doğal varlıkların, tarım alanlarının ve içme suyu havzalarının kanunlarla madencilik faaliyetlerinden tamamen korunması sağlanmalıyken; çıkılan ihalelerle daha fazla alanı madencilik faaliyetlerine açmak ülkemizin toprağını, suyunu ve doğal varlıklarını korumak için faaliyet gösteren bizleri endişelendiriyor. Doğaya, insana ve tarımsal üretime dost bir kamu yararı anlaşıyla bu uygulamalardan dönülmesi, doğa koruma alanlarının, tarım alanları ve içme suyu havzalarının kanunlarla maden faaliyetlerinden tamamen korunması, arazi kullanım planlarının yapılması konusunda gerekli adımların atılması için yetkilileri hareket geçmeye davet ediyoruz
Madencilik faaliyetlerine karşı kanunlarla korunan tek bir doğa koruma alanı dahi bulunmuyor
İhaleye çıkarılan alanların toplamının Kayseri’den daha büyük bir alanı kapladığını ifade eden TEMA Vakfı, ihalelerin belli alanlarda yoğunlaşmasının doğal varlıklar, tarım alanları ve içme suyu havzalarıyla ilgili kaygıları artırdığını belirtti. Öyle ki tespit edilebilen rakamlara göre sadece geçen bir yılda Sivas’ta 135, Kütahya’da 106, Maraş ve Antalya’da 86, Afyon’da 69, Muğla’da 64, Elazığ ve Uşak’ta ise 56 alanda maden ihalesine çıkıldı
MAPEG ihalelerinin büyük bölümünü kömür ve metalik madenciliğin yapıldığı IV. Grup madencilik ruhsatları oluşturuyor. Her iki tür madencilik faaliyeti de geniş alanlarda doğal alan, toprak ve su yıkımına neden olan ve kontrolü zor olup kirlilik yaratan uygulamaları içeriyor
Deniz Ataç: Yaşanan değişikliklerle her defasında daha fazla doğa ve tarım alanı, su varlığı ve kültür mirası madencilik faaliyetlerine açık hale getirildi. Bugün maalesef ülkemizde kanunlarla madencilik faaliyetlerinden korunan tek bir doğa koruma alanı, tarım alanı ya da içme suyu havzası bulunmuyor
Mevcut maden mevzuatı; tüm doğal yaşam alanlarını, gıda güvencemiz olan tarım ve mera alanlarını, anayasa ile koruma altına alınan ve temel bir insan hakkı olan sağlıklı bir çevrede yaşama ve temiz suya ulaşma hakkını tehdit ediyor. Doğal varlıkların, tarım alanlarının ve içme suyu havzalarının kanunlarla madencilik faaliyetlerinden tamamen korunması sağlanmalıyken; çıkılan ihalelerle daha fazla alanı madencilik faaliyetlerine açmak ülkemizin toprağını, suyunu ve doğal varlıklarını korumak için faaliyet gösteren bizleri endişelendiriyor. Doğaya, insana ve tarımsal üretime dost bir kamu yararı anlaşıyla bu uygulamalardan dönülmesi, doğa koruma alanlarının, tarım alanları ve içme suyu havzalarının kanunlarla maden faaliyetlerinden tamamen korunması, arazi kullanım planlarının yapılması konusunda gerekli adımların atılması için yetkilileri hareket geçmeye davet ediyoruz
FACEBOOK YORUMLAR